Bırakmasallanıyorum



- Birinci Bölüm-
Hollanda Çikolatası
Masal Bilimleri projesi için çok çalışıyordum.
O zamanlar Büyük Elma Üniversitesi'nde genç bir öğrenciydim.
Dersin öğretmeni " La Fontaine " di.
Proje ödevim olan " Hansel ve Gratel'i Cadı'dan Kurtarmak " ilk bakışta benim için çok kolay gözükmüştü.Fakat günler geçtikçe aklıma birşey gelmiyordu.Son güne geldiğimde  uykusuz bir şekilde çalışıyordum.Uyku ile uyanıklık arasında onları nasıl kurtaracağımı düşünürken kendimi birden ormanda bulmuştum.
Orman'ın girişinden beri var olan ekmek kırıntıları benim en büyük ip ucumdu.Sonunda , evi bulduğumda çok şaşırmıştım.Renkli şekerlerden ve çikolatalardan yapılmış üç katlı bir ev.Bizim şehrimizde bile bu kadar güzeli yoktu.
Gece olduğunda içeri girmeye karar verdim.Cadı kocaman bir jelibonun üstünde uyumuş , Hansel ve Gratel ise ayakta , parmaklıklardan dışarı bakıyorlardı.Hemen aklıma Üniversite'nin ilk yılında dostum Küçük Prens'ten öğrendiğim " Cadı Kapanı " geldi.
Bunun için Hollanda'dan getirdiğim bütün viskili çikolatalardan bir ev inşa ettim.Amacım ; sabah cadı bu evi görüp içeri girecek ve çikolataları yiyerek sarhoş olacaktı.Ben sonra onu yakalayıp Hansel ve Gratel'i kurtaracaktım.

Ev bittikten sonra çikolatalardan bir tanede ben yedim.Sabah olduğunda cadı bahçeye çıkarak düşündüğüm gibi inşa ettiğim evin içine girdi ve çikolatalardan yedi..On dakika sonra sızmıştı.Onu yakaladıktan sonra , Hansel ve Gratel'i hapis oldukları yerden çıkartıp evlerine kadar eşlik ettim.
Uyandığımda masamın başındaydım..Sınav vakti çoktan geçmişti.Uyku ile uyanıklık arası bulduğum çözümün bir rüya olduğunu anladım.O dersten kalacak olsamda , iki kahramanı nasıl kurtaracağımı biliyor olmanın verdiği mutlulukla kahvaltımı ettikten sonra , ağzıma bir Hollanda çikolatası atıp , ormana doğru yola koyuldum.
- İkinci Bölüm -
Orman'daki Taş
Babamın bana emaneti olan , çocukluğumdan beri benimle büyüyen sadık At'ımla patikadan ormana doğru yol alıyorduk.Doğa'nın bütün renkleri en göz alıcı haliyle yerli yerindeydi.Gökkuşağı geçidinden geçtikten sonra ormanın hemen girişinde sadık dostumu bırakarak yürümeye başladım.
Orman'a adım attığımda garip bir endişe kapladı içimi.Ağaçlar ağaçlarımızdan uzun , renkler renklerimizden eksikti.Kısa bir süre yürüdükten sonra rüyamda olduğu gibi  ekmek kırıntılarını gördüm.Bir şeyler eksik olsa da , rüyam gerçeğe dönüşüyordu.

Bir süre sonra patikanın kenarında dev bir ağacın önündeki taşa oturmuş birisini gördüm.Beyaz uzun elbisesiyle , uzun saçlarını kucağına almış elinde bir tavşan ile oynuyordu.İyice yaklaştıktan sonra yanında durdum.
" Merhaba " dedim.Yüzüme baktı " Merhaba " dedi.Yüzüme baktığı o andan sonra   
ne kadar güzel olduğunu anlamam çok uzun sürmedi.Bildiğim bütün prensesler ona benziyordu ve bilmediğim bir masalın prensesi olması onu daha çekici kılıyordu.Biraz duraksadıktan sonra :
- " Ne yapıyorsunuz bu taşın üstünde tek başınıza " dedim.
- " Ne zaman geçmişi özlesem buraya gelirim " dedi. " ve siz , kıyafetinize bakılırsa genç bir prens olmalısınız " diye ekledi.Gülümseyerek onayladım.
" Siz ne aramaktasınız burada " dedi.Proje ödevim olan " Hansel ve Gratel'i Cadı'nın elinden Kurtarmak " tan bahsettim.Bu kelimeleri duyduğunda yüzü bembeyaz kesildi,titremeye başladı. " Neyiniz var Prensesim " dedim.
" O Cadı " dedi.Bütün hayatımı mahveden.Yıllardır onu arıyordum " Şimdi ise kulaklarıma inanamıyorum " dedi.. 
" Neden " diye sordum.Anlatmaya başladı :
" Babam Kral ve annem Kraliçe'nin bebek sahibi olamamasıyla başlamış her şey.Daha sonra bir mucize gerçekleşmiş ve Kraliçe  annem hamile kalmış.O zamanlar masal ülkesinde yan evinde oturan Cadı'nın marullarından aş ermiş annem.Babam ilk başlarda cesaret edip çalamamış o maruldan ama , Kraliçe annem hasta olup yataklara düşmüş ve babam dayanamayıp Cadı’nın bahçesine gizlice girip marullarından izinsiz bir şekilde almış..Bu durum ikinci kez gerçekleşirken Babam bu kez Cadı'ya yakalanmış.Doğacak kızını, yani beni Cadı'ya vermek şartıyla kızının canını kurtarmış.Doğduğumda Cadı gelerek beni almış ve adımı da marulun cinsi olan " Rapunzel " koymuş ve beni upuzuun bir kuleye hapsetmiş.Yıllar geçip ben büyüyüp upuzun sapsarı saçlara sahip olduğum dönemde ormanda cadıya rastlayan bir köylü Cadı'yı takip ederek bana ulaştı.Uzun saçlarım sayesinde kuleye tırmanarak kurtardı beni , fakat Cadı'nın bunu fark etmesi üzerine bana yardım etmek isteyen köylüyü bir tavşana dönüştürdü.Ben Cadı’dan Tavşan köylü sayesinde kurtuldum ve daha sonra onu hiç yalnız bırakmadım. Benden çaldığı yıllar için ondan intikamımı almam lazım , lütfen seninle gelmeme sana yardım etmeme izin ver " dedi.
O'na bunun benim proje ödevim olduğunu , her ne kadar gecikmiş olsa da tek başıma yapmam gerektiğini anlattım ve kabul etmedim.Birden ağlamaya başladı , ve ne yapacağımı bilemedim. " Peki " dedim , ama işime karışmayacaksın ben nasıl halledeceğimizi biliyorum. " Olur " dedi , ve yola koyulduk.
Hansel ve Gratel'in hapsedildiği eve geldiğimizde her şey rüyalarımdan öteydi.O evin büyüklüğü , şekerlerin renkleri , çikolatadan yapılmış bir park.Gece olduğunda planladığım gibi viskili Hollanda çikolatasından evi inşa ettik ve sabah olmasını bekledik.
Sabah olduğunda Cadı evden çıktı ve düşündüğüm gibi evin içine girdi , ama ters giden bir şeyler vardı.Birden etrafına bakmaya başladı ve koşarak eve döndü , ben Rapunzel'e sessiz kalmasını işaret ettim ve beklemeye başladık.Dakikalar geçtikçe hiç bir şey olmuyordu.Plan'ım başarısız olmuştu şimdi yeni bir plan yapmamız gerekiyordu.Birden Rapunzel " Benim saçlarım " dedi. " Onları kullanabiliriz.Tek yapmamız gereken Hansel ve Gratel'e saçlarımı ulaştırmak " 
Fikir bana mantıklı gelmişti , detayları konuşup beklemeye başladık.

Gece olduğunda  Rapunzel'in planıyla  sessizce eve yaklaştık.Hansel ve Gratel ile gözgöze geldim.Onları kurtarmaya geldiğimizi anlamışlardı.Cadı jelibonunun üstünde uyuyordu.Rapunzel saçlarını çocuklara doğru savurdu , çocuklar Rapunzel'in saçını tuttular ve planımın bir parçası olarak ses yapması için parmaklıkların oraya tavşanı gönderdim.Cadı birden uyandı ve parmaklıklara doğru yürümeye başladı , tam parmaklıkların önüne geldiği sırada işaretimle Rapunzel saçlarını geriye doğru çekti ve cadı yere düştü.Hansel ve Gratel hemen Cadı'nın cebinden anahtarlarını alarak kilidi açtılar ve Rapunzel'in saçlarına tırmanmaya başladılar.Biz tam evden çıkarken cadı yavaş yavaş kendine geliyordu , bahçeden çıkmak üzereyken Rapunzel'in ayağı takıldı , çocuklar koşmaya devam ettiler.saçları önüne düştü.Cadı birden Rapunzel'i Ayaklarından yakaladı ve eve çekmeye başladı.Ben , Hansel ve Gratel'i kucağıma aldım ve koşmaya başladım.Geri dönersem çocuklarıda kaybedebilirdim.
Orman'dan çıkarak Hansel ve Gratel'i ailesine teslim ettim.
Şimdi önümde daha zor bir görev vardı.Rapunzel'i bir kez daha kaderinden kurtarmak zorundaydım.Ve bu görevde tek arkadaşım bir Tavşan'dı.Güçlü olmalıydım.Ormana döndükten sonra Rapunzel'e ilk defa rastladığım o taşa oturup ,ağlamaya başladım.

-Üçüncü Bölüm-
Sihirli Mızıka
Ormandaki kuşların şarkısıyla birden uyandım.Hava henüz aydınlanıyordu ve ben hariç herkes ormanda ayrı ayrı , ama aynı anda mutluluk şarkıları söylüyordu.Sekizinci yaş günümde hediye edilen,sihirli olduğu söylenen ve o güne kadar bir sihirini göremediğim , ama yine de yanımdan hiç ayırmadığım mızıkamı cebimden çıkartarak , çalmaya başladım.O an hiç kimseyi duymuyor , Rapunzel’i kurtarmanın yollarını düşünüp , onu kurtardıktan sonra kendisine aşık olduğumu söyleyeceğim anı hayal ediyordum.
Hayalimin en güzel yerinde , bir anda gözümün önünde beliren kargayı görerek irkildim.Mızıkayı çalmayı bırakıp :
- “ Ne istiyorsun , rica ediyorum sevgili karga beni yalnız bırak” dedim.Karga şaşırmış gözlerle bana baktı bir süre , “ biz “ dedi ,
- “ Arkadaşımla bu ormanda kaybolduk , ve hiç kimseyi bulamadık.Meyve toplamak için ağaçları gezerken birden mızıkanın sesini duydum , ve yanınıza geliverdim , bağışlayın beni .”
- “ arkadaşın nerede ?” diye sorduğum anda , arkadaşı ağaçların arasından yeşil kıyafetiyle belirdi.Karga arkasına döndü ve                   “ işte Peter “ diye eklediği o an , aklımda şimşekler çaktı ve O’nun Peter Pan , karganın ise tek dostu Sam olduğunu hatırladım.Bu çok büyük bir tesadüftü , çünkü ; Peter Pan benim birinci sınıfta iken “ Yarım Kalan Masallar”  dersimden dönem ödevimdi.Gözlerime inanamıyordum.
“ Sen” dedim. “ Peter Pan olmalısın. Kanadı yoktu , ama uçabiliyordu diye geçiyorsun masallarda , ve soranlara adresini ; “Rüya Bahçesi – Peter Pan” diye veriyorsun.Sizlere rastladığıma inanamıyorum.” 
Ben bunları anlatırken suratındaki şaşkınlık ifadesini daha fazla gizleyemedi :
- “ Nereden biliyorsun bunları ? , daha fazla ne biliyorsun hakkımızda lütfen bildiğin her şeyi anlatır mısın ?” diye sordu.
Hatırladığım kadarıyla anlatmaya başladım :
“ Yanılırsam düzelt , ama benim ödevimi yaparken araştırabildiğim ve Masal kaynaklarında geçtiği kadarıyla  çok küçük doğmuşsun sen.Annen bir an önce büyüyüp sağlıklı bir çocuk olman için dua ediyormuş. Sen ise o zaman daha yedi günlük olmana rağmen uçmanın hayalini kuruyormuşsun.Bu arzunun gücüyle bir gün evinin penceresinden göklere doğru yükselip  “ Rüyalar Bahçesi’ne” düşüvermişsin.İlk zamanlar Rüyalar ülkesinde sadece ; kuşlar , tavşanlar ve benzeri hayvanlar yaşadığı için dünyalarında bir insanı istememişler.Ve sen bir arkadaşın olmamasına rağmen  gönlünce uçuyor ve yeni yerler keşfediyormuşsun.Günün birinde Rüyalar Ormanında dolaşırken , o zaman henüz tanımadığın Sam’in kanadının bir sarmaşığın dalına takıldığını görmüşsün ve hemen yanına uçarak Sam’in hayatını kurtarmışsın.Böylece Sam ve sen dost olmuşsunuz.” Diye bitirirken sözlerimi , o ana kadar beni gözlerini kırpmadan dinlediğini fark ettim.Meraklı bakışlarına sözleri tercüman oldu ve
- “ Lütfen hepsini anlatır mısınız ? “ diye ısrarlı bir şekilde sordu.Şaşırmış gözüküyordu , başım ile onaylayarak devam ettim :
-“ Yine masalinya kütüphanesinde bulabildiğim kadarıyla sen  Sam’in hayatını kurtardıktan sonra , bu kahramanlığın Rüyalar ülkesinde dillerde dolaşırken , rüyalar kraliçesi seni merak ederek tanımak istemiş.Bu kahramanlığından dolayı  ödülü hak ettiğini ve istediğin iki dileği gerçekleştireceğini söylemiş.Sen hiç düşünmeden yedi günlükten bu yana göremediğin anneni görmek istediğini söylemişsin ve bu dileğin hemen kabul görmüş.Kraliçe ikinci dileğini sorduğunda – ki benim duygulandıran ve bu ödevi seçmemi sağlayan sebep budur – tekrar anneni görmek istediğini söylemişsin.La Fontaine’den dinlediğim kadarıyla ; anneni ikinci kez görmeye gittiğini , fakat eve vardığında onu evde bulamadığını ve bunun üzerine Sam ile birlikte ormanda anneni ararken kaybolduğunuz ve bir daha bulunamadığınızı biliyorum. “ dedim.
Sam ile birbirlerine baktılar ;
- “ işin aslı “ dedi Peter , Ve devam etti , “ İşin aslı ikinci kez annemi görmeye gittiğimizde , annemi tekrar görebilmiştim. Fakat sadece Rüyalar Ülkesinde uçabildiğim için Masalinya’ya geldiğimde ormandan annemin evine gidene kadar yolumuzu yürüdük ve yolumuzu kaybetmemek için patikaya ekmek kırıntıları atmıştım.Annem’in yanından ormana döndüğümüzde patikanın  ikiye ayrıldığı yerde iki farklı ekmek kırıntısı gördüm, şaşırmıştım.Bir tanesini seçtim ve her  Yarım Kalan Masal’da olduğu gibi kaybolduğumuz o anda ben ve sam için Masalinya’da zaman durdu.Ne kadar zamandır kayıp olduğumuzu bilmiyorum , ama bunca zaman sadece Sam ve ben vardık.İlk zamanlar birilerini bulmayı , ormanın çıkışını aramayı denesekte ikisinide başaramadık.Masal ülkesinde zaman biz hariç herkes için geçerken Sam ile bu ormanda tek mutluluğumuz olan kendimize taze meyve ararken ilk defa başka bir ses , yani senin mızıkanın o ezgilerini duyduk.Ve şimdi bunun gerçek olduğuna inanamıyorum “
  Gülümsedim.Duygusallığını örnek aldığım masal kahramanım ve tek dostu karşımda duruyorlardı.Ekmek kırıntıları sayesinde bir gece önce iki masal kahramanı kurtulurken , aynı ekmek kırıntıları bir kahramanın masalının yarım kalmasına sebep olmuştu.Masal dünyasındaki ekmek kırıntıları kahramanların kaderlerini tayin eden bir araç mıydı? Yoksa bu anlamam gereken bir mesaj mıydı? . Bir süre olan biteni düşündükten sonra Peter Pan’a dönerek “ Size seve seve yardım ederim , fakat benimde bir derdim var.Orman’daki kötü kalpli Cadıyı duymuşsunuzdur.Aşık olduğum kız Rapunzel onun ellerinde , eğer siz bana sevdiğim kızı kurtarmamda yardım ederseniz , bende sizin ülkenize dönmeniz için elimden geleni yaparım” dedim.ikisininde mutluluğu gözlerinden okunuyordu.Peter elini omzuma koydu ve teşekkür etti.
Cadı’nın evine doğru yürümeye başladığımızda cebimden o zamana kadarki  “ tek dostum” olan mızıkamı çıkardım ve ben de kuşların mutluluk şarkılarına eşlik etmeye başladım. Artık o ormanda yalnız değildim.Bir yandan umutlarımıza doğru yürürken , diğer yandanda Peter ve Sam'den gizli olarak patikaya ekmek kırıntıları bırakıyordum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yağmur da Bir İhtimaldi

Cebimde Hayallerim