İlhan'ın saçları






Masamın başına oturmuştum.Kalemin ucunu açmış ve kalemtraşı yakın bir yere koymuştum.Üşüyordum.İçeriye soğukla beraber yağmurda girmesin diye pencereyi kapadıktan sonra, suyu sandalyenin kenarında bırakıp ağzıma bir kurupasta attım ve beklemeye başladım.

  Evet , tahmin ettiğiniz gibi “ilham” gelmesini bekliyordum.Işık,müzik,su,kurupasta,kısaca her şey yerli yerindeydi.Birden kapının çalınmasıyla irkildim.Saat üç buçuktu ve kapımın çalınması bana çok ilginç gelmişti.Sandalye’den kalkarak kapıyı açtım.İşte o anda gözlerime inanamadım.Karşımdaki “İlhan” dan başkası değildi.Islanmış ve duygusal saçları her zamanki gibi tek gözünü kapatmıştı.Üstünde yağmurluk , altında ise siyah bir eşofman ve halı saha ayakkabıları ile mağdur bir ifadeyle duruyordu.içimden “olaya bak her şeyi hazırla , ansızın ilhamın gelmesini beklerlen , ilhanın bir de mansızı gelsin ,  “İlhan Mansız” gelsin, yok artık ” dedim.

  - “ Buyur abi , sucuk gibi olmuşsun zaten” diyerek elimle “gel gel” yaptım.İçeri girdi , ayakkabılarını balkona koyduktan sonra , “hayırdır abi , nerden çıktı?” dedim.
- “ya bizim abone olduğumuz bi halı saha var perşembeleri.Çocuklar gece 2-3 arasına maç almışlar, ordan çıkınca canım sıkıldı sokakta yürürken baktım bir tek senin evin ışığı açık, allah rızası için bi su isteyeyim  dedim” dedi. “ Abi valla kaynanan seviyomuş seni , şahane kurupastada var , geç otur şöyle , su da sandalyenin dibinde” dedim.Bana o meşhur 32 karatlık , elmas gülüşünü yaptı ve sandalyeye oturdu.”Abi sadece tuzlulardan alıyorum , mideyi bastırıyor. Ye ye , tansaş’tan aldım taze taze” dedim. “ kafiye ha” dedi , “ her türlü abi” dedim.


  Sohbet gittikçe koyulaşıyor,erikli sular ardı ardına devriliyor,ve kurupastalar çiğnenmeden yutuluyordu.Samimi ortamı fırsat bilip konuyu önce şampuana ordanda saçlarına getirmeye çalışıyordum , fakat hemen araya Hakan Şükür esprileri sokuyor ve ortamı geriyordu.Yine öyle anlardan birinde birden ;
“ Abi onu bunu bırakta senin bu saçları ne yapıcaz? Bu Güney Kore , dünya kupası kafası bozdu valla seni, saç dediğin duygusal olmaz,  saçını karakteri olmaz abi” diye genç nüfusun jöleye olan bakışını dile getirdim.

  Sanırım adı su sarhoşluğu olsa gerek, hatırlamadığım kadar içtikten sonra “getir okan makası ,kesicez bu saçları bu gece” dedi.Hemen karar vermesini önlemek için konuyu Buzda Dans’a getirdim. “ abi buzda dans yakışmadı senin gibi top cambazı adama,gördük perişan oldun buzlu ortamda” diye kafiyeli bir espriyle ortamı yumuşatmak istedim.”haklısın” dedi.Ben yarışmayla ilgili dörtlükler okudukça ağlıyor,ağladıkça kurupastaya abanıyor,pastayı yedikçe suyu kafasına dikiyordu.Yani anlatmak istediğim güzelim ortamı bozuyor , beni üzüyordu.


“ Boşver abi makası , makine var, gel vuralım Üç’e alem delikanlı görsün,kafa toplarından sesler yükselsin” dedim. “En temizi” dedi.
Banyoyo gidip traş makinesini getirdim. “ gazete ser abi yere Rapunzel gibi saçın var zaten” dedim.Salona , yanına geldim.
Fakat bir sorun vardı makine çalışmıyordu.
“ abi çalışmıyor bu , pili bitmiş galiba” dedim. “ dur benim mp3’ün pilleri takarız” derken ben ;
- “ I pod yok mu abi?” diye manidar bir şekilde mırıldandım.Boynu büküldü ; “ ya kullanmıyorum onu zaten, duruyor öyle” dedi, “ ver abi ver, saat beş oldu zaten!” dedim.Çantasını arıyor fakat bir türlü bulamıyordu,terli şortunu sandalyeme astı “ kesin halı sahada unuttum , ben sahaya dönüyorum gitti mp3” dedi. “ abi bırak allah aşkına, milyon dolarlarla oynuyosun bir mp3 için mi bozuyorsun şu ortamı , hafızası kaçtı?” dedim. “128” dedi.

 
Hani sözlerin anlamsız olduğu dakikalar vardır ya, işte onlardan birini yaşıyordum.Koskoca İlhan Mansız; milli takımın golcüsü ,korelinin sevgilisi,buz’un prensi  o anda gözümde bitmişti.Suskunluğu:
“ okan öyle deme , mal canın yongasıdır benim için” sözleri bozdu. “Abi dünya malıdır” dediysemde ikna edemedim, gidicem diye tutturmuştu bir kere. “ şu bereyi alabilir miyim, insanları bu saç zulmüme ortak etmek istemiyorum artık ordanda eve giderim” dedi.Bereye baktım, “ tamam kalsın sorun değil, bende kullanmıyorum zaten, duruyor öyle” dedim.

Sandalye’deki şortunu ve bereyi aldı.Ben peçeteye üç – beş tane kurupasta sardıktan sonra, yarımlık erikli ile beraber bir poşete koyarken duygusal bir hava oluştu evde.Dışarda yağmur hala sürüyordu ve radyoda Nazan Öncel’den “ bu havada gidilmez” çalıyordu.Sarıldık. “ Uğra abi arada,saçları aman diyim ihmal etme” dedim. “ en kötü arkadan toplarım,sen kafana takma,teşekkür ederim beni kendime getirdin” dedi.

O evden çıktıktan sonra, sabahın ilk ışıklarında yağmurda uzaklaşmasını izledim.Masa lambamı kapattım ve yerdeki boş su şişesini çöpe atmak için eğildiğimde İlhan’ın mp3’ünün sandalyenin altına düştüğünü fark ettim. “ ne dinliyormuş bizim İlhan” diye düşünüp kulaklığı taktığımda içindeki sesin İlhan’ın ilk aşkı olduğunu ve o kayıtta İlhan’a bir masal anlattığını öğrendim.Bir yandan masal’da aşkın en saf halini dinlerken diğer yandan da bir insanın saçlarına rağmen ne kadar sevilebileceğine tanık oluyordum.Ve üstelik saçlarını neden kesmediğinide anlamıştım.İlk aşkı yüzündendi bütün bu zulüm ,bu çile.İlhan’ı tanımadan yargıladığım için kendime kızdım.Sonra içimden “ iyi ki burada düşürmüş bunu , artık unutması ve yoluna devam etmesi lazım, hem burada kıymetini bilecek birisine kaldı ve o masal benim içimi ısıttı.Hem de belki de fark etmeden istediği, “ ilk aşkımın bereside” onu ısıtır.Bu da benim için bir işarettir ben de unutmalıyımdır onu” diye geçirdim. “ ilk aşkımın beresi sadece o yürüyüş yolunda da olsa unutamadığı geçmişinden gizleyecektir onu” dedim ve gülümsedim.


Tekrar masamın başına oturdum.Su ve kurupasta bitmiş, ilham ise gelmemişti.Hiç bir şey yerinde değildi, ama yine de içime bir huzur dolmuştu.Radyo’yu kapatıp o masalı tekrar dinledikten sonra içimden  “ İlhan’da şaka maka iyi içti” diye geçirip ilk aşkımı düşünmeye başladım.
Hiç bir şey olması gerektiği gibi değildi.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yağmur da Bir İhtimaldi

Cebimde Hayallerim